Bugun...



Ana-Babaya İyilik ve Saygı - 1

Anne ve babaya iyilik etmenin ve onlara karşı saygılı davranmanın İslam’da özel bir konumu vardır.

facebook-paylas
Tarih: 15-12-2021 10:14

Ana-Babaya İyilik ve Saygı - 1

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de, Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları (a.s) da sözlerinde ana-babaya iyilikte bulunmayı ve onlara karşı saygılı davranmayı tekitle tavsiye etmişlerdir.

Allah-u Teâlâ’nın ve on dört masumun haklarından sonra, insanın üzerinde en çok hakkı olanlar, anne ve babadır. Bu konunun Kur’an ve hadislerde özel bir yeri vardır. Bu konu birçok âlim tarafından geniş bir şekilde ele alınmıştır. Ama çok geniş olan bu konuyu ele alıp, ayet ve hadislerden yararlanarak onu kısa bir şekilde sizlere aktarmaya çalışacağız. Zikredeceğimiz bu ayet ve hadisler, İnşaallah bizlere birer hidayet meşalesi ve kılavuz olurlar.

Kur’ân Açısından Ana-Babaya İyilik ve Saygı

Kur’an’da, ana-babaya iyilik ve saygı hakkında 13 ayet zikredilmiştir. Altı yerde “İhsan” ve “Hasen” kelimeleriyle onlara iyilik etmeği emretmektedir. [1] Örnek olarak sadece bir ayeti zikrediyoruz. Allah-u Teâlâ, İsra suresinin 23. ve 24. ayetlerinde şöyle buyuruyor:

Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “Of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

Onlara merhametle alçak gönüllülük kanadını ger ve de ki: “Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse sen de onlara öylece merhamet et.”

Görüldüğü gibi, mezkûr ayette Allah-u Teâlâ, anne ve babaya, “Öf” bile demeyin buyurmaktadır. Yani onları incitecek en küçük söz ve hareketten bile kaçının buyuruyor. “Öf” sözcüğü, rahatsızlığı ifade eden en küçük ve hafif bir tabirdir.

İmam Sadık (a.s) bu ayetle ilgili şöyle buyurmuştur: “Eğer Allah-u Teâlâ, (anne-babayı incitmek hususunda) “öf” kelime sinden daha küçük bir şeyin olduğunu bilmiş olsaydı, mutlaka ondan da nehy ederdi. Öf, ana-babaya karşı gelme ve onları incitmenin en küçük ve hafif olanıdır. İnsanın anne-babasına keskin bir şekilde bakması da ak-ı valideynden (onları incitmekten)dir.” [2]

Bu rivayetten, anne-babaya saygısızlık yapmamanın ve onlara karşı ne kadar yumuşak ve şefkatli davranmanın gerekliliği iyice ortaya çıkmış oluyor.

Anne-babaya ihtiram etmenin ne kadar geniş manalı olduğu şu hadisten de iyice anlaşılmaktadır:

Bir adam Resulullah’tan (s.a.a) “Babanın oğlun üzerindeki hakkı nedir?” diye sorduğunda, Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:

“Babanın oğlun üzerindeki hakkı, onu ismiyle çağırmaması; onun önünde yürümemesi; ondan önce oturmaması ve ona (babasına) sövülmesine sebep olmamasıdır.”[3]

Sözün kısası şu ki anne-babaya imkân dâhilinde olan her çeşit iyilik ve ihtiramı yapmak ve onları inciten her çeşit söz ve hareketten kaçınmak, kaçınılmaz dini ve vicdani bir vazifedir.

Elbette eğer anne-baba evlatlarına Allah’ın emrettiği şeylere karşı bir söz söylerlerse, o zaman onlara o hususta itaat etmek farz değildir.

Hadis ve Rivayetler Açısından Anne ve Babaya İyilik ve Saygı

Anne-babaya iyilik ve ihtiram etme konusunda Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarından (a.s) pek çok hadis nakledilmiştir. Burada on dört masumdan nakledilen yüzlerce hadisten sadece on dört tanesini, kendimize hidayet meşalesi olması ve onları kılavuz edinmek için naklediyoruz:

1- İmam Sadık’ın (a.s) öğrencilerinden birisi İmam’a (a.s) “En iyi iş hangi iştir?” diye sorduğunda, İmam (a.s) “Namazı vaktinde kılmak; ana-babaya iyilik etmek ve Allah yolunda cihat etmektir.” buyurdular. [4]

2- Ammar b. Yahya şöyle diyor: İmam Sadık’a (a.s) arz ettim ki, oğlum İsmail bana iyilik ediyor (yardımda bulunup, bana nispet iyi davranıyor). İmam (a.s) bu sözüme karşılık şöyle buyurdular: “Oğlun İsmail’i seviyordum. Şimdi (sana iyi davrandığı için) onu daha çok seviyorum.”

Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular: Peygamber’in (s.a.a) süt kız kardeşi o hazretin yanına geldi, Hz. Peygamber (s.a.a) onu görünce, hoşnut ve mesrur oldu. Sonra abasını onun için yere sererek, onu o elbisenin üzerinde oturttu. Daha sonra ona yönelip, güler yüzle sıcak bir şekilde onunla konuşuyordu. Nihayet o kalkıp gitti. Daha sonra sütkardeşi geldi. Hz. Resulullah (s.a.a) onun da sıcakça hal ve hatırını sordu ama (süt kız kardeşine) takındığı tavrı ona karşı takınmadı (ona gösterdiği ilgiyi sütkardeşine göstermedi). Bir adam, bu farklı davranışın sebebini o hazretten sordu. Hz. Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular: “Çünkü o kız kardeş, ana ve babasına nispet bu kardeşten daha iyi davranıyordu.” [5]

3- Hz. Resulullah (s.a.a) ana-babayı razı etmek ve onları öfkelendirmekle ilgili şöyle buyurmuştur: “Kim valideynini (ana-babasını) razı ederse, şüphesiz Allah’ı razı etmiştir. Kim de onları öfkelendirirse, şüphesiz Allah’ı öfkelendirmiştir.” [6]

4- Resulullah (s.a.a) anne-babanın yüzüne şefkatle bakanın sevabı hususunda şöyle buyurmuştur: “Kim ana-babasının yüzüne şefkat ve merhametle bakarsa, Allah-u Teâlâ onun için makbul olan bir haccın sevabını yazar.”[7]

5- Ana-babaya iyilik ve ihsan etmek, onlar öldükten sonra da gereklidir. Bu hususta birçok rivayetten bir tanesi şöyledir:

İmam Sadık (as) şöyle buyurmuştur: “Bazı insanlar baba-anası hayatta iken onlara iyilik ediyor ama onlar öldüklerinde onların borçlarını ödemiyor ve onlar için Allah’tan mağfiret dilemiyor. İşte bundan dolayı Allah-u Teâlâ onu, “akk’ul-valideyn” (ana-babasına asi bir kimse) olarak sayıyor. Ama bazı insanlar, ana-babası hayatta iken onlara karşı sert ve asidir. Onlar öldüklerinde, onların borçlarını ödüyor ve onlar için mağfiret diliyor. Allah-u Teâlâ böyle bir adamı ana-babasına iyilik yapan bir kimse olarak yazıyor.”[8]

6- Hz. Resulullah (s.a.a) ana-babaya iyilik etmenin faydasına değinerek, şöyle buyurmuştur: “Ana-babaya iyilik etmek ömrü uzatır; yalan konuşmak rızkı azaltır; dua ise, kaza-kaderi geri çevirir.”[9]

7- Yine Resulullah (s.a.a) ana-babaya hizmet ederek cenneti kazanamayan kimseler hakkında üç defa tekrarlayarak şöyle buyurmuştur: “Ana-babasından biri veya onların her ikisi onun yanında yaşlanmış, çağına ulaşmış olup da (onlara hizmet ederek) cennete giremeyen kimsenin burnu toprağa sürülsün (hor ve hakir olsun, kül olsun böyle adamın başına).” [10]

8- İmam Cafer Sadık (a.s) ana-babasını döven kimse hakkında şöyle buyurmuştur: “Ana-babasını döven kimse, Allah’ın rahmetinden uzaktır, Allah’ın rahmetinden uzaktır; ana- babasına asi olan kimse, Allah’ın rahmetinden uzaktır, Allah’ın rahmetinden uzaktır!”[11]

9- Hz. Resulullah (s.a.a) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Üç şeyde hiç kimse için ruhsat yoktur: İster müslüman olsun, ister kâfir, ana-babaya iyilik etmek; ister müslüman olsun, ister kâfir, emaneti sahibine geri çevirmek.”[12]

10- İmam Sadık (a.s) ana-babasına kızgın bir şekilde bakan kimse hakkında şöyle buyurmuştur: “Kim ana-babasına ona zulmettikleri halde kızgın bir şekilde bakarsa, Allah-u Teâlâ onun namazını kabul etmez.”[13]

11- Hz. Resulullah (s.a.a) anne ve babaya asilik hakkında şöyle buyurmuştur: “Sakın ana-babaya asi olmayın; çünkü bin yıl bir mesafeden hissedilen cennetin kokusunu, ana-babaya asi olan ve akrabalarla ilişkiyi kesen kimse... alamayacaktır.” [14] (Cennetin kokusunu almaya liyakati olmayan bir kimse, artık cennete nasıl girebilir!)

12- Yine Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Babalarınıza iyilik edin ki, oğullarınız da size iyilik etsinler; iffetli davranın ki, kadınlarınız da iffetli olsunlar.” [15]

13- İmam Zeynülabidin (a.s) da baba hakkıyla ilişkin şöyle buyurmuştur: “Babanın senin üzerindeki olan hakkı şudur: Bilmelisin ki baban, senin kökündür ve sen ise, onun dalı. Eğer baban olmasaydı, sen de olmazdın. Kendinde hoşuna giden bir şey gördüğünde, bil ki baban bu nimetin köküdür. Bu nimet değerince Allah’a hamt ve şükret. Kuvvet ancak Allah’tandır.” [16]

14- Yine İmam Zeynülabidin (a.s) anne hakları hakkında şöyle buyurmuştur: “Annenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bilmelisin ki, o hiç kimsenin diğerini taşımadığı bir yerde (karnında) seni taşımıştır. Hiç kimsenin başkasına vermediği yüreğinin meyvesinden sana yedirmiş ve seni seve-seve kulağı, gözü, eli, ayağı, saçı, derisi ve (kısacası) bütün azalarıyla korumuştur. Hamilelik döneminin bütün zorluk, dert, elem ve gamlarını yüklenen de yine o olmuştur. Sonra Rabbin seni ondan ayırıp yeryüzüne getirmiştir. Aç kalıp seni doyurmaya, çıplak kalıp seni giydirmeye, susuz kalıp sana su vermeye, güneşte kalıp seni gölgede tutmaya, zorluklar çekerek seni nazlıca yetiştirmeye, uykusuz kalarak seni tatlı-tatlı uyutmaya razı olan yine o olmuştur. Karnı sana yuva, eteği örtü, göğsü su kabı, canı siper, dünyanın sıcaklık ve soğukluğuna, senin için bizzat kendisi tahammül eden yine de o olmuştur. Öyleyse bu iyilikler miktarınca ona teşekkür etmelisin. Bunu Allah’ın yardımı olmaksızın yapman mümkün değildir.” [17]

 

 

------------------------

[1]- Bu konuda şu ayetlere bakabilirsiniz: Bakara, 83; İnsan, 36; En’âm, 151; İsra, 23; Ahkaf, 15; Ankebut, 8; Bakara, 180-215; Lokman, 14; İbrahim, 41; Neml, 10; Nuh, 28.

[2]- Usul-u Kafi, c. 2, s. 349.

[3]- Usul-u Kafi, c. 2, s. 159-160.

[4]- Usul-u Kafi, c. 1, s. 158.

[5]- Biharu’l-Envar, c. 74, s. 56; Usul-u Kafi, c. 2, s. 161. Hz. Peygamber’in (s.a.a) süt kız kardeşinin ismi “Enise”, süt kardeşinin ismi ise “Abdullah” idi.

[6]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 2963.

[7]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 2676.

[8]- Usul-u Kafi, c. 2, s. 159.

[9]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 1087.

[10]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 1666.

[11]- Müstedreku’l-Vesail’den.

[12]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 1264.

[13]- Usul-u Kafi, c. 4, s. 50, hadis: 2715.

[14]- Usul-u Kafi, c. 4, s. 50, hadis: 2716.

[15]- Nehcu’l-Fesaha, hadis: 1089.

[16]- Tuhafu’l-Ukul, s. 530.

[17]- Tuhafu’l-Ukul, s. 529.




Bu haber 575 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI