Bugun...



Allah’ın Ziyafet Ayı Ramazan - 4

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 28-04-2022 13:01

Allah’ın Ziyafet Ayı Ramazan - 4

Ramazan, ilahi rahmetin güzel esintisidir. Birçok kimse açısından mübarek Ramazan ayı olmadan hayat donuk ve ruhsuz olur. Eğer Ramazan gibi manevi fırsatlar sağlanacak günler olmazsa, kalplerimiz işlenen günahların çirkinliğiyle kap karanlık olur. Fakat Ramazan hayatımızın cadde ve sokaklarından gelip geçtiği vakit, güya kurak çöl misali kalbimize latif ve pak yağmur yağmış olur.

Ramazan diyor ki: Görünen her şeyin ötesinde, hayatımızı yakın takibe alan varlık, sevgi dolu ve hikmet sahibi varlıktır. Gelin dostlar, bu ayın son günlerinde pencereleri yeniden semaya açalım, dua ve yakarışla atmosferi ıtırlandırıp, pak kılalım.

Bir gün Hz. Davut-u Nebi (a.s) Allah katına arzetti: Allah’ım! Senin için oruç tutan kimseye ne verirsin? Allah katından şöyle nida geldi: Bana oruç tutanın mükâfatını da ben veririm. Oruç tutan kimse iki kere sevinir. Biri iftar yaptığı an ve diğeri de mükâfatlandırıldığı andır. Fakat ben oruçlu insana birkaç şey veririm: “Oruç tutanların günahlarını bağışlarım; kendi rahmetine yaklaştırırım; ona bir çok sevap yazarım; kıyamet gününde onu susuz bırakmam; onun adını Sadık kullar listesine yazarım ve dualarını müstecap edip, hikmetimi ona bağışlarım”.

Herkes sefa ve samimiyet dolu bir hayat sürdürmek ister. Edep ve adab-ı muaşerete riayet etme, başkalarına karşı saygılı olma ve sevgi besleme, toplumsal bağ ve dayanışmayı pekiştirmeye sebep olur. Adab-ı muaşeret ve edep ilkelerine riayet etmek sıradan bir mesele sayılabilir. Fakat bu ilişkiler biçimi ince ve önemli noktalara, duygusal ve toplumsal olan kalıcı bağlara sahiptir.

Bu konuda Kur’an-ı Kerim’in iyi huylu olma ve edepli davranmaya ilişkin bir ayetinde Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır”. [1]

Allah-u Teâlâ başka bir ayette ise, şöyle buyuruyor: “Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Umulur ki aklınızı kullanırsınız”. [2]

Selam vermek ve hal hatır sormak, insanların birbirine sevgi ve saygı gösterisinde bulunma anlamındadır. Bu sevgi ve saygı besleme, bazen sözlü ve bazen fiili biçimde gerçekleşir. Müslümanların birbirine sevgi ve saygı göstermesinin en açık biçimi selam vermektir. Selamlaşmak, sevgi ve saygı atmosferini toplumda yaygınlaştırır. Selam verme, kibir ve bencillik duygularını etkisiz hale getirir. Selam verme edepli ve mütevazı olmanın göstergesi olup, dostluk ve dayanışma duygularını pekiştirir. Allah’ın bu güzel tavsiyesi üzerine selam verme geleneği, insanların birbirine sevgi ve saygı duygularını armağan etmelerine sebep olur.

Hz. Resulullah (s.a.a) karşılaştığı herkese selam verirdi. Peygamber efendimiz (s.a.a) çocuklara bile ilk olarak kendisi selam verirdi. Hz. Resulullah (s.a.a) çocuklara selam vermede öncülük yapma konusunda şöyle buyuruyor: “Ben yaşadığım müddetçe beş huy ve sıfatı bırakmayacağım. Onlardan biri çocuklara selam vermektir. Bu benim bir sünnetim sayılmalıdır”.

Elbette edep gereği, ilk olarak küçükler büyüklere selam vermelidir. Birbiriyle karşılaşan ve görüşen kimseler sünnet gereği tebessümle selam vererek, aralarında hiçbir kin ve düşmanlık bulunmadığını ifade eder.

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim size selam verirse, selamının cevabını açıkça verin”. Selam, başkalarına sevgi ve saygı hediye etmektir. İslam kültürüne göre, kadirşinaslık olarak bir hediyeye daha güzel bir hediyeyle karşılık verilmelidir. İmam Hasan’ın (a.s) hayat özelliklerinden verilen bir örnekte, rivayete göre bir köle İmam Hasan’a (a.s) bir gül hediye etti ve İmam Hasan (a.s) da bu hediyeye karşılık onu sahibinden satın alıp, serbest bıraktı. Bunun nedenini kendisine sorduklarında İmam Hasan (a.s) şöyle buyurdu: “Allah, Kur’an’da böyle bir edebi bize öğretti. Yüce Allah şöyle buyuruyor: Her kim size ikram ederse, daha güzel misliyle ona hediye verin”.

Yoksul bir adamın küçük oğlu vardı. Bir gün ona şöyle dedi: “Kalk oğlum gidip, yakındaki bağdan meyve çalalım”. Çocuk bunun yanlış bir iş olduğunu bildiği halde, babasına itaat edip, çevredeki meyve bağına gittiler. Bağa ulaştıklarında baba ağaca tırmanıp, meyve toplamaya başladı ve oğlunun çevreyi gözetmesini, gelen kimseyi görünce kendisini haberdar etmesini istedi. Çocuk ağacın gövdesinin dibinde oturdu. Baba ise meyveleri toplamaya devam etti. Aniden çocuk şöyle haykırdı: “Baba in aşağı. Birisi bizi görüyor”. Baba korkarak ağaçtan indi ve “bizi seyreden kimdir?” diye sordu. Çocuk gülümseyerek sakin bir şekilde “Allah’tır” dedi.

Nitekim Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “O, herkesi gören ve her şeyi bilendir”. Baba utanarak oğlunun bu zeki ve ince uyarısını dikkate alarak artık kötü işlerden sakındı.

Peygamber efendimiz (s.a.a) Ebuzer Gaffari’ye hitaben şöyle bir tavsiyesi vardır: “Ey Ebuzer! Eğer Allah-u Teâlâ kulunun hayrını isterse, günahlarını gözlerinin önüne getirir ve günahı bir yük olarak kendisine hissettirir. Ey Ebuzer! Günahın küçüklüğüne bakma ve kendisine itaatsizlik yaptığın kimsenin büyüklüğüne bak. Ey Ebuzer! İmanlı bir insanın işlediği günahtan duyduğu ıstırap ve rahatsızlık, bir serçenin düştüğü ağda duyduğu korku ve dehşetten daha fazladır”.

 

-------------

[1]- Nisa, 86.

[2]- Nur, 61.




Bu haber 358 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI