Bugun...



Ahlaka Olan İhtiyaç ve Onun Önemi

Hz. Resulullah (Allah’ın rahmeti ona ve onun Ehl-i Beyt’ine olsun) şöyle buyurmuştur: Ben yüce ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.

facebook-paylas
Tarih: 14-04-2021 12:25

Ahlaka Olan İhtiyaç ve Onun Önemi

Güzel ahlak olmaksızın kıyamet ve dünya işlerinden hiç biri bir düzene giremez ve hayatta bir huzur sağlanamaz. O halde ahlakını düzeltip güzel temeller üzerine oturtmadan, fazla amelin bir yarar sağlayabileceğini sanmak hatadır. Aksine kötü huy, hayır ameli, aynen sirkenin balı bozduğu gibi, bozup yok eder. Sonu fesat olan bir şeyin ne gibi bir yararı olabilir ki? Ahlakı ıslah etmeksizin, fazla ilim sahibi olmanın bir yarar sağlayacağını da sanmayınız. Kesinlikle böyle olmaz. Ehl-i Beyt İmamları (Allah"ın rahmeti ve selamı onlara olsun) şöyle buyurmuşlardır:

Böbürlenen, kibirli alimlerden olmayınız. Zira batıl olan tarafınız, hak olan tarafınızı da yok edip götürür.

Kötü ahlak sahibinin baba ve annesiyle, çocuklarıyla, eşiyle, dostlarıyla, komşusuyla, hocası ve öğrencileriyle olan ilişkilerinden mutluluk duyup, huzura kavuşacağını da sanmayınız. İnsanların tümü, elinden eziyet çekip ondan nefret edeceklerdir. Böyle bir kimse, halk arasında dağılmış olan yüce kemâlleri nasıl kazanabilir? Oysa kemâl ehli olan kimseler, ondan nefret edip kaçarlar.

Ehl-i Beyt’in (Allah"ın selamı onlara olsun) gidişatına dikkat edip, onlardan nakledilen davranış ve sözleri inceleyen bir kimse, onların, güzel ve yüce ahlaklarıyla halkı hidayet edip dine doğru çektiklerini görür. Şiilerine de bunu emretmiş ve buyurmuşlardır ki: Halkı dilinizle değil, amellerinizle (hakka) davet ediniz. Yani, yüce ahlakınız ve güzel amellerinizle, diğerlerine örnek olunuz. Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, dünya ve ahiret işlerinin güzel ahlak olmaksızın bir düzene giremeyeceğine ve bütün varlık alemini ilgilendiren bi’setin faydası da yüce ahlakı tamamlamak olduğuna göre, ahlakını güzelleştirmek bütün farzlardan önde gelir. Bunun yanı sıra her hayrın anahtarı, her güzelliğin kaynağı, her yararın nedeni ve her amelin başlangıcı da güzel ahlaktır. Kafirlerin bile iyi ahlak sebebiyle hayrı elde ettiklerini bildiren hadislere dikkat ediniz! Hz. Resulullah’ın (s.a.a) elinde esir olan cömert bir müşrik hakkında, Cebrail nazil oluyor ve Allah’ın, onun öldürülmemesini emrettiğini bildiriyor. Bu ise onu dünyada ölümden kurtardığı gibi, ahirette de (iman ettiğinde) cennete nail olmasına yol açıyor.

Güzel ahlak sahibi herkesin tasdik ettiği bu önbilgileri kavradıktan sonra bilmeliyiz ki, (Allah bizi muvaffak kılıp, hidayet etsin) ahlak alimlerinin de ifade ettikleri gibi, ahlak hususunda Ehl-i Beyt İmamlarının (Allah"ın selamı onlara olsun) bazı ilke ve kanunları vardır. Onları bilmek, iyi ahlak edinmeyi kolaylaştırıp, bir zorluk olmaksızın ona erişmeyi sağlar. Hak Teâla’nın bize zorluk değil, kolaylık istediğini ve dinde bize bir zorluk çıkarmadığını bildiren ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Hz. Resulullah (s.a.a) şeriat ilminde kolay olan şeriatı getirdiği gibi, tarikat ilminde de bize kolaylık kapılarını açıp, zorluk kapılarını kapatmıştır. O halde “Bu iş zordur; nefisle cihad edip, ağır riyazetlere katlanmak gerekir; siz böyle zorluklara katlanabilir misiniz?” gibi bahanelerle Şeytan, bizi ahlak ilminden nasibimizi almaktan alıkoymamalıdır. Oysa ki birçok zor riyazet sahibi ve nefsiyle cihad ehli olanlar vardır ki Ehl-i Beyt’in (a.s) ahlaki yönteminden haberdar olmadıkları ve sırf zahirlerini onlara benzetmeğe çalıştıkları için, dünyevi hedefler ve düşük makamlardan gayri bir şeye ulaşamıyorlar.

Hakikat şudur ki Allah-u Teâlâ, yüce hikmeti ve güzel yaratışı gereği, kullarını imtihana tabi tutmuş; onlardan büyük şeyler istemiş; bunların anahtarını ise, küçük amellerde gizlemiştir. Bu ulaştırıcı şeyleri küçük sayıp da gevşeklik gösteren kimseler, kendilerinden istenilen amaca ulaşmaktan geri kalırlar. Bu ise, onlar için en büyük acılardan biri olur. Fakat bu küçük vasıtalara sarılan kimseler, o büyük ve sevilen genel amaca da ulaşırlar. Bu ise, onlar için büyük bir saadet vesilesi olur.

Bu açık hikmetleri biraz tefekkür edip de düşündüğümüz zaman, Hak Teâlâ’nın yaratıklarına nasıl da açık bir delil ikram ettiğini ve onlara sayısız nimetleri indirdiğini görürüz. Nasıl da bu küçük şeylerle onları o yüce makamlara ulaştırmıştır! Buna ragmen, halkın kendilerini nasıl da ebedi helaka ve acı azaba attıklarına bak. Oysa bazı küçük şeyleri yapmak onları kurtarabilirdi. Bu hikmeti, Ehl-i Beyt’ten (a.s) nakledilen “Rızkın azını azımsayan, çoğundan da mahrum kalır” hadisinden anlıyoruz. Bütün bela ve musibetlerin başlangıcı, küçüğü küçümsemek ve azı azımsamaktır. Buna karşılık hadisten de anlaşıldığı gibi, rızkın azını azımsamayan çoğundan da mahrum olmaz. Sonra eğer bu manayı iyice düşünecek olursak, konuyu açığa kavuşturan diğer misalleri de bulabiliriz. Şüphesiz, sayısız Ehl-i Beyt (a.s) hadisi de buna şahittir. Örneğin: Günahların küçüğünden korkunuz. Hakeza, hiçbir itaati küçümsemeyin; belki Allah’ın rızası onda olur. Hiçbir günahı küçümsemeyin; belki Allah’ın gazabı onda olur. Bu ve benzeri birçok hadisler hidayet talibi olanlara, Şeriat-ı Muhammedi’nin (s.a.a), Allah Teâlâ’nın izniyle en yüce ve sevilen amaçlara ulaştıran küçük ve kolay hükümler üzerine kurulmuş olduğunu açıklamakta yeterlidir sanıyoruz. Hak Teâlâ bir hadis-i kutside, “Bana bir karış yaklaşana, ben bir adım yaklaşırım” diye buyurması da konuyu daha bir açıklığa kavuşturmaktadır. Hak Teâlâ, kendisine yaklaşana, yaklaştığına ve sırt çevirene çağrıda bulunduğuna göre, O’na yönelip kapısını çalana nasıl davranır? Bu konuda İmam Zeynu’l-Abidin (a.s) Seher duasında şöyle buyuruyor:

“Sana kavuşmak için hareket eden şahsın yolu kısa mesafelidir. İnsanların dünyevi arzuları (ya da kötü amelleri) engel olmazsa, sen onlara gizli kalmazsın”.

Kısacası insanlardan istenilen, yüce ilahi ahlaklarla süslenmektir. Bu ahlaklar, taşıdıkları değer sebebiyle Allah’a isnat edilerek, “ilahi ahlak” diye anılmaktadır. Ehl-i Beyt’ten (a.s) gelen hadislerde de şöyle buyrulmuştur: “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın”.

Bu ahlak, Hz. Muhammed’in (s.a.a), onun pâk Ehl-i Beyt’inin (Allah"ın salat ve selamı onlara olsun) ve onlara uyanların ahlakıdır.

Ey Allah’a yönelmek isteyen ve böyle bir yüce makama ulaşmayı arzulayan kardeş! Ehl-i Beyt’ten (a.s) ulaşan nurlu gerçekleri sana sunmak isteyen ve senin hayrını dileyen birisi olarak, benim şu sözümü dinle:

Bu yüce ahlakı edinmenin yolu, sürekli bir istikamet göstermek, ifrat ve tefritten kaçınmaktır. O halde, elinden geldiği kadarıyla itaat etmek ve Allah’ın sevmediği kötü amellerden kaçınmakla, Allah-u Teâlâ’ya yakın olmaya çalış! Küçük veya büyük hiçbir şeyde müsamaha etmeyip, işini ciddiyet temeli üzerine kur. Her ne kadar senin nazarında küçük bile olsa, hayır bildiğin, hayır olduğu malum olan her işi yapmayı kendine amaç edin! Bunun aksine her ne kadar senin nazarında küçük bile olsa, kötü bildiğin her şeyi de terk edip, ondan kaçınmayı kendine bir vazife bil. Küçük olsun veya büyük olsun, işlerinde asla gevşeklik ve müsamahaya yer verme! Aksine her zaman işini itina ve dikkat temeli üzerine kur. Asla çok amel yaparak, işlerindeki ciddiyet ve sağlamlığı kenara atma! İstenildiği şekilde yapılan bir hayır amel, binlerce hayır amelin sonucunu verir. Dikkatsizlikle yapılan binlerce hayır amel, gerektiği şekilde dikkatle yapılan tek bir amelin bile sonucunu veremez. Hatta hikmet ve marifet sahiplerinin yanında, bunlar asla birbiriyle mukayese edilemez.

Maksadım “Sizde en küçük hata bile vuku bulmasın” demek değildir ki bu işin zorluğunu düşünerek kendi kendine “Ben bu halimle böyle ağır bir şeye nasıl katlanırım?” diyesiniz. Maksadım şudur ki işinizi gevşeklik ve müsamahaya terketmeyin; müsamaha ve gevşeklik yüzünden en küçük bir hatanın bile sizden görülmesine müsaade etmeyin. Ama eğer hava ve hevesin galebesi veya şeytanın ve nefsin aldatması sonucu sizden bir hata görülürse, bu ayrı bir şeydir. Mâsum olmayan insanlarda bu olabilir.

Başka bir tabirle maksadımız, şeriatın cüz-i sayılan işlerinde bile önem verip, nefsinizi müsamaha göstermemeye alıştırmanızdır. Bu ise yüce makamlara ulaşmaya yol açar. Allah-u Teâlâ kendi izniyle bunu, o yüce makamlara ait hazinelerin anahtarı kılmıştır. Allah’ın hazinelerinin anahtarını alan ise, gani olup büyük saadete ulaşır.

Eğer sözün uzamasından korkmasaydım, bu konuda daha fazla açıklamada bulunup birçok örnekler zikrederdim. Gerçi uzasa da değeri vardır. Çünkü bu, binlerce ilahi hikmet kapısının açıldığı en ince ve en sağlam kapıdır.

 

Hüseyin Behrani- Kurtuluş Çağrısı




Bu haber 587 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI